2000’li yılların başında 150’de bir görülen ‘Otizm Spektrum Bozukluğu’ (OSB), en son açıklanan 2020 yılı verilerine göre artık 36’da bir görülüyor. Hastanemiz Sosyal Pediatri Bilim Dalı Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Ayçiçek Dinçer, bu konudaki deneyimlerini aktardı.
“Her 36 çocuktan birisi otizmli ve bunun nedeni bilinmiyor”
OSB’nin gelişimsel bir problem olduğuna değinerek sözlerine başlayan Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Ayçiçek Dinçer, “Otizmli bir birey; davranışsal, sosyal, iletişimsel açıdan ve de öğrenme becerileri bakımından diğer bireylerden farklıdır. İkizlere yönelik çalışmaların sonuçlarına göre OSB’nin genetik etkileri ve geçişleri var. Ailede ilk çocuk otistikse ikinci çocuğun otistik olma riski de artıyor. Genetik geçiş dışında ne tür çevresel etkenler etkilidir, ne yazık ki bunlar bilinmiyor. Bu çocuklar özel eğitimlerle tedavi görüyor. OSB, nedenini bilip baştan engelleyebileceğimiz bir durum değil, ama taramalarla riski belirleyip erken teşhiste bulunabiliyoruz.” dedi.
“Otizm görülme olasılığı hızla artıyor”
OSB’li bireylerde bazı bulguların ilk 12 ayda çıktığını, 24’üncü aya kadar bütün gelişimsel basamakları sorunsuz atlatan bazı bireylerde ise sonradan başladığını belirten Dinçer, devamında şunları kaydetti:
“Otizmde çocuk, göstermesi gereken gelişimden mahrum olup kazandığı becerileri de kaybetmeye başlıyor. Otizm sıklığı dünyada 2000’li yılların başında 150’de 1 görülürken, açıklanan 2020 yılı verilerine göre 36’da 1’e yükselmiş durumda. Bu, maalesef çok büyük bir artış, yani otizm görülme olasılığı roket hızıyla artıyor. Genetik etkenler dışında diğer mekanizmalar aydınlatılamadığından taramalar sayesinde otizmde erken tanıdan başka çaremiz yok. Otizm engelleyebileceğimiz bir durum değil. Çocuk doktorları olarak şunu vurguluyoruz: Taramalar sıklaştırılırsa ve erken tanı koyulup tedaviye başlanırsa bu kişilerin ileride yardıma muhtaç kalma olasılıkları da azalır. Amacımız, tanılamanın 3 yaşından önce yapılması yönünde. 3 yaşından önce erken teşhis yapılırsa çocuğun hayatına dokunuşumuz muazzam oluyor. Nitekim her hastalıkta böyledir, hastalığın tedavisinde erken tanı daha yüksek başarı getirir.”
Hangi durumlarda otizmden şüphelenmeliyiz?
Otizm ile ilgili bulguların bazen çok bariz olurken bazen de silik olduğunun altını çizen Dinçer, “24’üncü aya kadar normal gelişim gösteren çocuk bir anda gerileyerek kazandığı alışkanlıkları kaybediyor. Çocuk; 24’üncü ayda cümle kurmaya başladığı hâlde bir anda konuşmayı bırakabiliyor. Çocuğun; 6’ıncı ayda göz teması kurmaması, 9’uncu aya geldiğinde ismiyle seslendiğiniz zaman dönüp bakmaması, 12’nci aya geldiğinde bir oyun vasıtasıyla uyum sağlamaması, 18’inci ayda bir yeri işaret edememesi, 24’üncü aya geldiğinde acıma veya üzüntü ile ilgili duygularını belli etmemesi, 36’ıncı aya geldiğinde diğer çocuklarla oyun oynamaması, 48’inci aydaysa ‘-mış’ gibi (doktormuş gibi vb.) oyunlar oynamaması OSB’ye işarettir. Çocukta eğer bu gibi belirtiler varsa mutlaka çocuk doktoru veya pedagoga götürülmeli.” bilgisini paylaştı.
“Otizmli çocuklarda mimik olmuyor”
Bu çocuklarda kızgınlık, üzüntü, mutluluk, şaşkınlık gibi mimiklerin olmadığına ve tepki vermediklerine dikkat çeken Tuğba Dinçer, bu sürece dair şöyle konuştu:
“Birinin kendilerine sarılmasından hoşlanmazlar ve yalnız takılmaktan haz alırlar. Koordine olmakta zorlanırlar, belirli rutinler üzerinde hareket ederler. Konuşurken aynı cümle ve kelimeleri tekrarlarlar. Sinir nöbetleri geçirebilirler. Birisi soru sorduğunda duysa bile cevap vermezler. Otizmli bireylerde ayrıca, flapping dediğimiz tekrarlayıcı el hareketleri olur. Bir oyuncağa takıntılı olabilirler ve sürekli onunla oynarlar. Kendilerinden üçüncü şahıs gibi bahsedebilir. Söylediğiniz kelimeleri tekrar eder. Bazıları erişkin hayata geldiğinde kendilerine bakabilecek durumdayken, bazıları ise hiç konuşmaz ve başkasının desteğine ihtiyaç duyarak yaşayabilir. Otizm artık bu kadar sık görülürken bizlerin de bilinçli davranması ve bu bozukluğun erken teşhisle fark edilmesi büyük önem taşıyor.”
“18’inci ve 24’üncü ayda her çocuğa otizm taraması yapılması öneriliyor”
Taramaları yapıp şüphelendikleri hastaları, çocuk pediatrisine yönlendirdiklerini söyleyen akademisyen Dinçer, “Otizmli bireyler aynı zamanda uyku problemleri ve epilepsi (sara hastalığı) riskiyle de karşı karşıyalar. Bu durumda gerekirse ilaç takviyesi ile tedavi mümkün. Amerikan Pediatri Akademisi, 18 ve 24’üncü ayda bulgu olmaksızın her çocuğa otizm taraması yapılmasını öneriyor. 4-5 binde bir görülen hastalığı topuk kanında tarıyorsak, 36’da 1 bizim için hakikaten ürkütücü bir oran. Tekrar vurguluyorum; nedeni belli olmadığı için otizmde erken tanı büyük önem arz ediyor. Bahsettiğim taramalar çok basit. Sorular soruyoruz ve riskli gruptaki cevapları alırsak daha ayrıntılı sorulara geçiyoruz.” sözlerine yer verdi.
“Çocukları ölümcül olabilecek hastalıklardan korumanın en etkili yolu aşıdır”
Toplumda aşıların otizme sebep olabileceği gibi yanlış bir algı yaratıldığını vurgulayan akademisyen Tuğba Ayçiçek Dinçer, sözlerini şöyle tamamladı:
“Yapılan çalışmaların tamamı bunun aksini gösteriyor. Ailelerde kararsızlığa düşenler oluyor, ama bu algıya kesinlikle kapılmasınlar ve aşıları mutlaka yaptırsınlar. Çoğunluğu, çocuğunu koruma düşüncesiyle yaptırmıyor, fakat bizler de hekim olarak çocuklarımızı korumak istiyoruz. Bulaşıcı olabilecek, engelliliğe neden olabilecek hastalıklardan çocukları korumak amacıyla aşıyı öneriyoruz. Aşı yaptırmamak, çocukları bu hastalıklara karşı dirençsiz hâle getirir ve otizmden korumaz. Şu an çocukları ölümcül olabilecek hastalıklardan korumanın en etkili yolu aşıdır.”